28 Aralık 2010

Bilmediğim Topraklarda Bildiğim İnsanlar


Ordaydım... Gördüm,  dokundum, tattım! Ben o gün orada oldum, hissettim yaşadım. 
Çok uzaktı şehrinizden, sizden çok başkaydı gördüklerim  ama sahiydi!  Hiç bilmediğim kadar sahiydi orada gördüklerim! 
Güneydoğu Anadolu'dan benim gözümden, benim dilimden ufacık bir seyrü-safa sizlere...













15 Ekim 2010

futursuzca saçmalamak...

Eziliyor muyuz, batağa mı saplandık yoksa hayat bayram mı bilemiyorum!

Sadece belli belirsiz sevinç ve hüzün atakları yaşadıklarımız.
Eğer ben hayata dair bir şey öğrendiysem, o da her şeyin geçici olduğu! Sevinçlerimiz bir su balonu kadarsa, hüzünlerimiz de olsa olsa bir kar tanesi kadar kalıcı havada… Hepsi yere indiğinde su sonuçta J

Biliyor musun bu aralar neden daha çok seviyorum ben kuşları? Çünkü hayal edemediğim kadar özgürler!!! Ama asla göremeyeceğim kadar da hassaslar… Ben onları uçarken görüyorum, bir an için sadece… Oysa konduklarında bir dala, nerdeler?
Kuşlar hiçbir coğrafyaya ait değiller! Onlar sadece bir mevsim var olurlar bizim göğümüzde…

İçimden hiçbir şey gelmiyor bu aralar. Ne yazmak, ne okumak ne de konuşmak… Tek istediğim bir süreliğine unutulmak! Tıpkı cam bir vazo gibi bir yerlere kaldırılıp sonra unutulmak… Belki bir gün biri elinde çiçeklerle gelir! İşte sadece o zaman hatırlanmak istiyorum J

09 Ekim 2010

ÇIPLAK BEDENLER...

3 ay önceydi sanıyorum, yolum tophanedeki ''Body Worlds'' sergisine düştü. 
İlk kez karşılaştım insan bedeninin bu denli çıplak olmasıyla.. ve ilk kez düşündüm belki de ''resmen'' çıplaklığı... Bedenin çıplaklığını sadece deri sanırdım, üzerine düşündüğümde ise daha soyut olurdu aklıma gelenler. Oysa ben o gün orada maddesel bir çıplaklığın bambaşka bir yüzünü gördüm!
Fotoğraf yasağını basın kartımla delmenin endişesi vardı tabii gözlerimde ama    yine de 
''Çıplak Bedenleri'' görüntülemekten alamadım kendimi...


























09 Ağustos 2010

Bir ayakkabı hikayesi!

Her şeyin bir hikayesi vardır! Ayakkabıların da öyle... Ayağımıza her geçirişimizde düşünmüyoruz belki ama onlar da tıpkı bizim gibi doğuyor, yürüyor (yaşıyor) ve ölüyorlar! 

Denizli-Yeşilyuva'da  bir değişim hikayesiydi ilk olarak ilgimi çeken! Orada ayakkabılar, köy içerisindeki küçük atölyelerde el ustalığıyla yapılıyormuş nesillerdir... Şimdi ise artık bu devri kaldırmak isteyen egemenler yüzünden, ustalar küçük atölyelerini kapatıp, sanayi bölgesine taşınmak zorunda bırakılıyorlar. İnsanları buna mecbur edenler, ''devir, teknoloji devri'' diyorlar! 

Ufak bir kasabada üretilen ayakkabıların hikayesine tanık oldum bende ve gelecek kuşakların tanık olamayacağı bu hikayeyi, onlar için ölümsüzleştirmek istedim.



28 Mayıs 2010

Sokağımın Sesleri

Hangi adım sokağında attığın kadar güvenlidir ya da hangi dünya sonsuzluğuna çıkar boşluğunun!! Git git       bitmez tüm o yollar, bitmesin de istersin ya derinden... İşte benim de sonsuzluğumun en büyük sesidir o sokaklar. Öylesine derindir anlamı ve öylesine can bulur değdiği her yüzde...





26 Nisan 2010

1 Aralık 2009



Onlara ''AIDS'li'' demeden önce biraz daha düşünün! Belki onlar da sizin gibi ''Ali'', ''Ayşe'', ''Murat''tır. Belki, onların da sizin gibi istekleri ve beklentileri vardır hayattan.. En önemlisi de varlardır, aranızdalardır, sizin gibilerdir!! Görmezden gelmeyin...

Bir kez daha düşünün!

Ön yargıları kırarsak 'biz' olmayı başarabiliriz...