12 Mart 2012

(...) Soruların Nehirleri

İnsan bazen kendi gücünün farkında olmayı reddedebiliyor, o en çaresiz hissettiği anlarda. İstediği tek şeyin, hiçbir şey olduğunu hissedebiliyor çoğu zaman beynimiz. Bazen vazgeçmek en kolay gibi görünebiliyor gözümüze; gitmek her şeyi çözer sanıyoruz.
Ruhun ve bedenin bir olması ne kadar da büyük bir soluk insan hayatında… Eğer sen değişmiyorsan bedenin değişse ne olur? Uğradığın limanlar değişse, gördüğün yerler ya da tanıdığın yüzler değişse ne fark eder? Yine hiçlik... Hiçlik bazen en huzurlu şey olabiliyor, en korkulu anlarımızda. Hiçbir şey olmak, zamandan silinmek, kaybolmak, tıpkı bir kaset gibi başa sarıp yeniden kayıt yapabilmek eskilerin üzerine... Eskileri silebilir mi yeniler ya da seni değiştirebilirler mi hala eskideysen? Cesur olmak neye yarar? Neyi kaybedebileceğini hazmedebilip, göz göre göre cesur olmak! Cesaret ne demek? Bilmek ya da yapmak bir şeyleri değiştirebilir mi eğer çok istersek?
Bu kadar çok soru işaretine sahip bir yazıda cevapların önemi çok mu büyük, soruların derin ve iç yakıcı varlığı yanında?
İnsan ne kadar uğraşsa da bazen katlanılması çok zor gelebiliyor hayat! Bir gün hayata umut dolu gülümseyen gözlerle bakarken, hemen ardından gelen gün sadece korku ve pişmanlıkla dolup taşabiliyor.
Mutluluk bir nehir gibi devinim içinde hayatta ve acı da o nehirde fütursuzca akıp giden bir sal... Garip olan da işte burada değil mi? Mutluluğa düşsen belki seni boğar, acının üzerinde sağlam durabilirsen seni boğulmaktan kurtarabilir.
Hayat bir oyun ve rolünü doğru seçmezsen en iyisini vermez alkışların. Kaderden kaçamayız ama ona yön verebiliriz. ‘’En azından denedim’’ demek için bile!

                                                                                                                     E. Burçin Ercan