15 Ekim 2010

futursuzca saçmalamak...

Eziliyor muyuz, batağa mı saplandık yoksa hayat bayram mı bilemiyorum!

Sadece belli belirsiz sevinç ve hüzün atakları yaşadıklarımız.
Eğer ben hayata dair bir şey öğrendiysem, o da her şeyin geçici olduğu! Sevinçlerimiz bir su balonu kadarsa, hüzünlerimiz de olsa olsa bir kar tanesi kadar kalıcı havada… Hepsi yere indiğinde su sonuçta J

Biliyor musun bu aralar neden daha çok seviyorum ben kuşları? Çünkü hayal edemediğim kadar özgürler!!! Ama asla göremeyeceğim kadar da hassaslar… Ben onları uçarken görüyorum, bir an için sadece… Oysa konduklarında bir dala, nerdeler?
Kuşlar hiçbir coğrafyaya ait değiller! Onlar sadece bir mevsim var olurlar bizim göğümüzde…

İçimden hiçbir şey gelmiyor bu aralar. Ne yazmak, ne okumak ne de konuşmak… Tek istediğim bir süreliğine unutulmak! Tıpkı cam bir vazo gibi bir yerlere kaldırılıp sonra unutulmak… Belki bir gün biri elinde çiçeklerle gelir! İşte sadece o zaman hatırlanmak istiyorum J

09 Ekim 2010

ÇIPLAK BEDENLER...

3 ay önceydi sanıyorum, yolum tophanedeki ''Body Worlds'' sergisine düştü. 
İlk kez karşılaştım insan bedeninin bu denli çıplak olmasıyla.. ve ilk kez düşündüm belki de ''resmen'' çıplaklığı... Bedenin çıplaklığını sadece deri sanırdım, üzerine düşündüğümde ise daha soyut olurdu aklıma gelenler. Oysa ben o gün orada maddesel bir çıplaklığın bambaşka bir yüzünü gördüm!
Fotoğraf yasağını basın kartımla delmenin endişesi vardı tabii gözlerimde ama    yine de 
''Çıplak Bedenleri'' görüntülemekten alamadım kendimi...